Avrupa, gaz krizinde umudu buraya bağladı
Rusya-Ukrayna arasındaki savaş, Avrupa’da gaz krizine neden oldu. Rusya’nın gaz vanalarını zaman zaman kapatması ve küresel gaz fiyatlarının yükselmesi Avrupa’yı yeni arayışlara sürüklüyor. Rusya, Kuzey Akım 1 Baltık Denizi boru hattı yoluyla teslimat hacmini büyük ölçüde azalttığından, alternatif tedarikçi ülkeler arayışı tüm hızıyla devam ediyor Bu kapsamda son olarak Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin ismi ön plana çıkmaya başladı.
BW24.de’nin Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt’tan alıntılayarak aktardığına göre, Kıbrıs’ın güneyinde 510 milyar metre küplük doğal gaz yatakları bulunuyor. Bu miktarın, Almanya’nın geçen yılki tüketiminin beş katından fazla olması dikkati çekiyor. Ancak bu gazın Avrupa’ya akışının önünde önemli faktörle bulunuyor. Türkiye bu noktada önemli bir rol oynuyor.
GÖZÜNÜ 510 MİLYAR METRE KÜPLÜK DOĞAL GAZA DİKTİ
Habere göre, Kıbrıs aslında on yıldan fazla bir süre önce Afrodit denilen sahadan doğal gaz çıkarmaya başlamak istiyordu. Ancak şu ana kadar bir gelişme yaşanmadı. Tahminlere göre doğal gaz yatağında yaklaşık 130 milyar metreküp doğal gaz mevcut. Ayrıca toplam 380 milyar metreküp doğalgaza sahip iki gaz sahası daha var. Bu, Kıbrıs açıklarında yaklaşık 510 milyar metreküp doğal gazın depolandığı anlamına geliyor.
TÜRKİYE BURADA ÖNEMLİ BİR ROL OYNUYOR
Bir AB ülkesinden gelen gaz, enerji krizinde geçici kurtarıcı olabilir. Ama Türkiye de burada önemli bir rol oynuyor. Türkiye, gelirlerden payını talep ediyor.
Ayrıca ulaşım seçenekleri de yetersiz görülüyor. Çünkü doğalgazı İsrail ve Yunanistan üzerinden İtalya’ya taşıyacak sözde Doğu Akdeniz boru hattı inşa edilemiyor.
Buna gerekçe olarak Türkiye’nin, boru hattının kendi ekonomik bölgesi olarak kabul ettiği bir deniz bölgesinden geçeceğine itiraz etmesi olarak gösteriliyor.
UZMANLAR ÇÖZÜM OLMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYOR
Mevcut zorluklara rağmen Güney Kıbrıs, çok uzak olmayan bir gelecekte gaz rezervlerini kullanma konusunda iyimser bir tavır takınıyor.
Ancak uzmanlar kısa vadede gaz akışının mümkün olmayacağından ve maliyetleri karşılaması bakımından bunun Avrupa için şimdilik “ekonomik” bir çözüm olmayacağını düşünüyor.
Güner Kızıl