Zapt edilmesi güç, çok dik bir kayaya kurulan Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat’ın kışlık sarayı olan Alanya Kalesi, Helenistik Dönem’den günümüze değin hala ayakta olan Selçukluları Akdenizle buluşturan bir liman olmuştur.
Selçuklu ve Osmanlı eserleri
Türkiye’nin turizm illerinin başında gelen Antalya’ya yolunuz düşerse, ilçelerinden olan Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmış Alanya’ya uğramayı unutmayın.
Güneşi, kumu, lezzetleri ve coğrafyası ile güzel bir tatil geçirebileceğiniz Alanya ,tarihi güzellikleriyle de size doyumsuz bir tatil sözü vermektedir. Bunlardan bir taneside Alanya Kalesi’dir. Ulaşılması zor ve korunaklı yapısı sayesinde iyi korunan bu yapı, Helenistik Dönem’den beri varlığını sürdürüyor.
Alanya Kalesi; Bizans döneminde Kalonoros (güzel dağ) adıyla, gemiciler için önemli bir yer belirleme noktası ve Akdeniz’in en işlek limanıydı.
Alanya, ünlü tarihçi Strabon’un anlatımıyla Kilikya’ya batıdan girildiğinde görünen ilk şehir olan, altı buçuk kilometrelik surları, 140 burcu ve kimileri kullanılabilen sayısız sarnıcıyla Alanya Kalesi, Akdeniz kıyısında yükselen ve adeta Anadolu tarihini özetleyen bir açık hava müzesi gibidir.
Zapt edilmesi güç çok dik bir kayaya kurulması ve korunaklı limanı nedeniyle milattan önce 2. yüzyıldan itibaren korsanların merkezi oldu. Alanya Kalesi, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştı.
1221 yılında Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat tarafından Roma’dan teslim alınan kale ve şehrin ismi “Alaiye” olarak değiştirildi, surlar sağlamlaştırılarak yeni sur ve sarnıçlar inşa edildi.
Alaiye; Cumhuriyet döneminde kenti ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği doğrultusunda Alanya adını alır.
(G.Ö)
Haberleri kaçırmamak için sayfamızı takip edin: www.facebook.com/turizmavrupa