Oldukça yaygın olan ve geçtiğimiz yıllarda binlerce kişinin mağdur olduğu bir dolandırıcılık şekli var. Yaptığımız haberlerde sık sık “Artık bunu duymayan kalmamıştır” diye yorum yapıyoruz ancak yaşanan örnekler toplum içinde hala olup bitenden habersiz insanlar olduğunu görüyoruz. Bahsedilen dolandırıcılık „Sahte polis, sahte savcı“ olayı. Yani birileri sizi arayıp kendisini polis veya savcı olarak tanıtıyor ve evdeki bütün değerli eşyalarınızı ve bankadaki bütün paranızı „Güvenlik soruşturması“ kapsamında kendisine teslim etmenizi istiyor.
İnsanlar da ne yazık ki buna inanıyor ve kapıya gelen kişiye neyi var neyi yok her şeyi teslim ediyor. Bu şekilde o kadar çok mağduriyet yaşandı ki, o kadar çok televizyon, gazete ve radyo yayın yaptı ki, artık sağır sultan bile bunun bir oyun olduğunu ve bu şekilde arayan kişilerin dolandırıcı olduğunu anlamış olması gerekir diye düşünüyor insan. Ancak ne yazık ki durum böyle değil.
Binlerce Euro’su ve ve altınları gitti
Türkiye’de son yaşanan olayda emekli bir profesör bankadaki 400 bin Euro’sunu ve 1979 cumhuriyet altınını kendisini „MİT çalışanı“ olarak tanıtan kişiye kaptırdı. Üstelik bunları kendi eliyle teslim etti. Türkiye’deki basında yer alan haberi okuduğunuzda „Bir profesör bile bu hatayı yapıyorsa yuh artık“ demeden edemiyorsunuz.
Neden hala inanıyorlar?
Elbette insanların mağdur olması çok üzücü ancak insanın aklının almadığı olay şu: Vatandaşlarımız neden hala bu tür oyunlara geliyor? Elbette kişinin yaşının ilerlemiş olması önemli bir faktör. Sonuçta dolandırıcılar genelde emeklileri seçiyorlar. Bu arada benzer olaylar dünya genelinde diğer ülkelerde de yaşanıyor. Örneğin Almanya’da. Burada da yaşlı insanlar telefonla aranarak binlerce Euro’larını ve değerli eşyalar isteniyor. Yani bu sadece Türkiye’de yaşanan bir durum değil. Ancak yine de vatandaşların biraz daha dikkatli olması ve bu tür tekliflere şüpheyle yaklaşması gerekmez mi?
Yakalandılar
Türkiye’de yaşanan son olayda kamera kayıtları sayesinde şüpheliler yakalandı. Ancak para ve altından ne yazık ki haber yok. Mağdur olan vatandaş şimdi istediği kadar pişmanlık yaşasın, bunları artık geri getiremeyecek. Eğitimli, basını ve gündemi takip eden bir profesörün bu tuzağa düşmesi çok üzücü.
Bu gelişmeden yola çıkarak yeniden şu hatırlatmada bulunmak istiyoruz:
Lütfen sizden bu şekilde para veya değerli eşya istenmesi halinde buna inanmayın.
Hiçbir polis, hakim, savcı veya herhangi bir devlet görevlisi „Bana bankadaki paranı getir“ demez.
Hiçbir devlet görevlisi evindeki altınları evinin önündeki parka getir ve bana teslim et demez!
Lütfen toplum da bu konuda artık biraz daha duyarlı davransın.
Eğer başınıza benzer bir olay gelirse kesinlikle kimseye bir şey vermeyin. Telefondaki kişiler „Soruşturma kapsamında her şeyin gizli kalması gerekiyor, kimseye haber vermeyin. Telefonlarınızı dinliyoruz“ diyorlar. Ancak buna da inanmayın. Kimsenin telefonunuzu dinlediği yok. İlk yapmanız gereken hemen polisi aramak ve yakınlarınıza haber vermek olsun. Mutlaka yardım isteyin. Zaten aradığınız karakol size hemen „Bu bir dolandırıcılık, Sakın istenenleri vermeyin“ diyecektir. İş işten geçtikten sonra polisi aramanız sorunu çözmeyecektir.
(A)