Hülya Avşar ve Yalçın Dümer başrollerini paylaştıkları 1990 lı yılların “Hasan boğuldu” filmine konu olan yerdeyiz. Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Zeytinli mahallesine on dakikalık mesafede bulunan Hasan Boğuldu Göletinde.
Anlatılan efsaneyi hemen herkes bilir. Türkmen obasının güzel kızı Emine, kasabalı Hasan ile karşılaşır ve birbirlerine aşık olurlar. Obabaşı kızı vermek istemez ama ısrara dayanamaz ve Hasan’ı imtihana tabi tutar. Kasabadan sırtına yüklediği bir çuval tuzu, Kaz Dağı zirvesine yakın obaya kadar çıkarması karşılığında evlenebileceklerini söyler.
Hasan çuvalı sırtlar, Emine önde o arkada tırmanmaya başlarlar. Bir müddet sonra aradaki mesafe açılır. Emine obaya varır fakat Hasan gelmez. Bu arada bir yağmur başlar, ardından fırtına, geri dönüp aramak istese de yollamazlar. Sabah gün ağarmadan yola çıkar ve bugünkü gölet in olduğu yere gelir. Suda Hasan’ın gömleğini görür ve boğularak öldüğünü düşünür ve oracıkta ki bir ağaçta kendini asar.
Halbuki Hasan ölmemiş ve obaya ulaşmıştır. Emine’nin kendisini aramaya gittiğini öğrenince yola koyulup geri döner. Aynı gölete geldiğinde Emine’nin cansız bedenini bulur ve o da canına kıyar.
Bu olay farklı şekillerde ama aynı sonuçla anlatılır durur. “Hasan Boğuldu” göletinin bulunduğu Kaz Dağlarının görkemli yamaçlarına bulunan Tabiat Parkına 21 TL vererek giriş yaptık. Birkaç yüz metre sonra sağlı sollu lokanta ve kafelerin yer aldığı meydana aracımızı park ettik. Ortalık mangal dumanından geçilmiyor.
Hemen solumuzda dere yatağı vardı. Tamamen irili ufaklı taş ve kayalarla dolu. Belli ki belirli aralıklarda, özellikle sağanak yağış aldığı dönemlerde epey taş sürüklemiş. İşte bu dere yatağının sığ bir noktasından karşıya geçerek, bazen de dere yatağına inip o taş ve iri kayalıkların arasından yukarı doğru tırmanmaya başladık.
Çevre hafta içi olmasına rağmen çok kalabalıktı ve neredeyse her boşlukta bir aile piknik yapıyor veya mangal yakıyordu. Çocukların keyfine de diyecek yoktu. Küçük birikintilere filelerle kavun ve karpuz soğumaya bırakılmıştı.
Yaklaşık on beş dakikalık sıkı bir tırmanmayla gölet in olduğu yere ulaştık. Hemen solumuzda “gölete girmek tehlikeli ve yasaktır” tabelası olmasına karşın insanlar suda yüzüyordu. Orada öylece bakınırken işte o film geldi aklımıza, acaba hangi ağaca asmıştı kendisini.
Daha yukarılardan beş altı metrelik bir yükseklikten küçük gölete su boşalıyor, göletten taşan sular da aşağıya kadar iniyor. Aşağı inerken sağ tarafta, ağaçların arasında dikkatli bakmadıkça belli olmayan su kemerleri var. Demek ki zamanında bu su kasabaya kadar kemerlerle taşınmış.
Yine zahmetle aşağı indik. Ter içinde kaldık. Park alanı içinde lokanta ve kafeler neredeyse boştu. Millet pikniğe geldiğinden buraları tercih etmiyordu. Sadece gözleme yapan yerde birkaç masa müşteri vardı.
Park yeşillik ve doğal ancak yakılan onlarca mangal, vadide gidecek yer bulamadığından ortalığı kaplıyor ve kötü bir görüntü oluşturuyor. Bence yasaklanmalı. Bir de giriş ücreti fazla. Verilen hizmet yok, otopark, tuvalet, mescit, çocuklar için oyun ve eğlence yerleri, ücretsiz dinlenme alanlarını göremedik.
Barbaros Alayoğlu
- Haberleri kaçırmamak için sayfamızı takip edin: www.facebook.com/turizmavrupa