Burun ameliyatı yaptıracaklar dikkat: Bu yöntemi okumadan geçmeyin
Özel Adatıp Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ertuğrul Kibar ultrasonik rinoplasti ameliyatları hakkında bilgiler verdi.
Son dönemlerde çeşitli tıbbi sıkıntılar bazen de estetik kaygılar nedeniyle yapılan ultrasonik rinoplasti operasyonları, burnu yeniden şekillendirme ve beraberinde fonksiyonlarını düzeltme ameliyatları olarak geçiyor. Bu yöntemle burun kemiği kırılmadan, dokulara zarar verilmeden, ses dalgaları kullanılarak ameliyat gerçekleştirilmektedir. Op. Dr. Ertuğrul Kibar, “Ultrasonik rinoplasti ameliyatlarında, elektrik akımı ultrasonik ses dalgalarına çevrilir. Bu ses dalgalarıyla burun kemiği kırılmadan, dokulara zarar verilmeden hasta ameliyat olur. Operasyon sonrasında burun içinde ve yüzde morluk ve şişlik oluşma ihtimali azalır” dedi.
Bu yöntem estetik ve işlevsel açıdan daha iyi
Yapılan ameliyatlarda burnu estetik ve işlevsel açıdan daha iyi hale getirmeyi amaçladıklarını belirten Op. Dr. Kibar, “Bu yöntemle yapılan rinoplasti ameliyatlarında amaç; burnu estetik ve işlevsel açıdan daha iyi hale getirirken, hastaya daha avantajlı bir ameliyat sonrası dönem sunmaktır. Ultrasonik Rinoplasti genellikle 18 – 40 yaş arasındaki genç erişkinler tarafından talep edilen, 60’lı yaşlara kadar başarı ile uygulanabilecek bir ameliyattır. Burun estetiğinde iki ana cerrahi yaklaşım mevcuttur. Kapalı (endonazal) ve açık (eksternal) yaklaşım. Kapalı yaklaşımda tüm cilt kesileri burun içinden yapıldığı için ciltte yara izi oluşmaz. Açık yaklaşım; getirdiği avantajlar, geniş görüş ve geniş çalışma alanı sağlaması nedeniyle popüler bir yaklaşım olmuştur. Bu yaklaşımda burun deliklerinin ortasındaki cildin en dar yerine V şeklinde kesi yapılır. Gözle görülür bir iz bırakmayan bu yöntem doktorların çoğunluğu tarafından tercih edilmektedir. Ayrıca son yıllarda rinoplastinin popülerliği arttıkça yapılan çalışmalar ve cerrahi deneyimler gösterdi ki kapalı ameliyatların tek avantajı ciltte kesi izi olmaması değildir. Cilt altındaki bağ dokularının, lenf akımının ve kıkırdak zarlarının korunması da önemlidir. Sonuç olarak hangi yaklaşımın tercih edileceği tamamen burundaki problemlerin hangi yöntemle daha etkili çözülebileceği ile ilgili olup her iki yöntem de hasta açısından ciddi bir olumsuzluğa neden olmaz” diye konuştu.
(İHA)