Berfend Ber Bey’le uzun yıllardır yaptığı araştırma, inceleme ve çalışmalarıyla ortaya çıkan kitabı hakkında konuştuk.
- TC Cumhurbaşkanlığı himayelerinde yazmış olduğunuz son 10 yıllık çalışmalarınızın yer aldığı “Gastronomi Turizmi Türkiye / Culinary Tourism Turkey“ adlı kitabınızdan söz etmek istiyorum; talep nasıl geldi, kitabınızı hazırlama süreciniz ve kitabınızın içeriği hakkında neler söylemek istersiniz?
Kitabım, o dönemde Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi, Yüksek İstişare Kurul Üyesi iken, HESTOUREX 2018 Dünya, Sağlık, Spor, Alternatif Turizm Kongre ve Fuar’ına bilemediğim neden ile bir gastronomi derneğinin son anda katılımından vazgeçmesi sebebi ve etkinliğinde bu yıl ki temasının “Gastronomi Turizmi“ olması nedeni ile teklif Hestourex Danışma kurulundan gelmiştir. 10 yılı aşkın birikimim olan (10 yılı aşkındır trafiği Dünya klasmanında yüksek olan, halen yayında olan kendi web sitemden alıntıdır) araştırma, inceleme yazı ve görsellerle 7 bölge, 81 ilin gastronomisi ile coğrafyamızın süre gelen günümüz beslenme alışkanlığının, öğün beslenmesine etki eden Türk topluluklarının yansıması. Kardeş mutfakları (Komşu Türk Mutfakları) ile Selçuklu ve Osmanlı mutfaklarımızın kurgusu ve tanıtımından oluşan 288 sayfalık İngilizce ve Türkçe ayrı ayrı kitaplar olarak takribi 25 gün içerisinde gecemi gündüze katarak baskıya esas grafik çalışmalarımı da bizzat kendim yaparak hazırladım. Kitap içerisinde sanatsal değeri bulunan özgün grafiksel çalışmalarım bulunmaktadır. Tüm logo tasarımları tamamen şahsıma aittir. Danışma kurulunun tarafıma verilen bilgisinde toplam 20.000 adet basılmıştır. Kitap ile birlikte Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi, Gastronomi Turizmi Gurup Başkanlığı görevi tarafıma tevdi edilmiştir. Muhatap bulma zorluğu ve Hestourex Danışma Kurulu’nun kitaplarımın telifine esas gerekçelerimle Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi, Gastronomi Turizmi Gurup Başkanlığı görevimden istifa ettim
Kitap, soyut kültürel mirasın somut bir yansıması olan yiyecek ve içecek kültürel mirasımızın tarihsel süreci ile güncel bölüm başlıkları ile ülkemiz Gastronomi Turizminin adeta bir yol haritası niteliğindedir. “Gastronomi Turizmi Türkiye / Culinary Tourism Turkey “Gastronomi Turizmine başlangıç kitabımdır. İkincisinin çalışmaları devam etmektedir.
- Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan kitabınız Türkiye’de ve özellikle uluslararası turizm/gastronomi camiasında yeterince biliniyor mu? Kitabın devamı (2.serisi) olacak mı?
Etkinlikte danışma kurulunun plan ve programsızlığı nedeniyle açıkçası yeterli tanıtıldığını düşünmüyorum… Kitap ile ilgili tüm milletvekili, il valilikleri, il ve ilçe belediyelerine imzalayarak dağıtım planlaması var. Sanırım önümüzdeki günlerde gerçekleşecektir. “Gastronomi Turizmi Türkiye / Culinary Tourism Turkey “ Gastronomi Turizmine başlangıç kitabımdır. İkincisinin çalışmaları devam etmektedir.
- Bilinen ilk çağlardan itibaren günümüze Türk mutfak kültürü ile ilgili doğru bilgilendirmelerin bulunduğu yeterli bir arşiv mevcut mu?
Bence açığa yeterli çıkmamış çok güzel, ifade ettiğiniz gibi çok doğru bilgilendirmenin bulunduğu kıymetli akademik çalışmaların olduğunu bilmekteyim. Arşiv konusunda çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim. En önemlisi ise yaşarken kaybolmaya yüz tutmuş akademisyenlerimizin, bilim insanların yeterli ilgi görmediği kanaatim söz konusudur.
- Türklerin beslenme biçimi ilk çağlardan günümüze nasıl değişti? Olumlu ve olumsuz tarafları neler oldu? Tavsiyeleriniz neler?
Dünyada Türkler, dünya tarihinde en geniş coğrafyaya yayılmış bir millettir. Hatta tek bir tanesini söylemekle şimdilik yetinelim; öyle ki o tarihler boyunca Avrupa ile Çin arasında Türkçe dilini konuşarak seyahat etmişlerdir. Kısaca yoğun insan nüfusunun bulunduğu o günün, dünya dili Türkçe diye de düşünebiliriz… Türklerin gücü, Türklerden başka hiçbir dünya toplumunda bulunmayan sosyolojik ve toplumsal yapılarından kaynaklandığıdır ki bana göre de genetik kökümüze veya soyumuza da bunun kazınmış olduğudur… Tüm bu bileşenlerin oluşumunda cımbızla alacağımız konumuz ise tarihler boyu süre gelen enerjik ve gücümüze güç katan yeme içme kültürümüzün alışkanlığında gün/öğün beslenme şeklimiz… Her öğünde Tüketilen taze gıdalardan keyif ve doğru beslenmeyle sağlıklı hissetme duygusunun inanç ve şükür ile taçlandırmaları, gün/yaşam hareketliliğinin, içerisindeki bulundukları toplumsal yaşamı kucaklayarak veya içerisine dalarak hak ile kaygısız, sakin, mutlu veya yüksek moralle günü yaşamalarıdır. Yani bugün bize tarifi ile Amerika yeni keşfedilmiş gibi satışı yapılmaya çalışan, işte bahisle “ yaşam kalitesi “ denilenden bahsediyorum.
Hep söylüyorum, anlatmaya çalışıyorum…
Atatürk Kastamonu askeri kışla ziyaretinde bir bir koğuşları gezerken, her koğuşta yazılı bulunan birçok vecizeler ile karşılaşır. Bunları tek tek büyük bir keyif ile okur. Bir koğuşta büyük bir levhaya yazılmış; “ Bir Türk on düşmana bedeldir” vecizesini gördüğünde; birdenbire durup, yüzü değiştirip, gözlerini sabitledikten sonra sert bir sesle “Hayır, hayır… “ deyip, devamında “ Bir Türk dünyaya bedeldir. “ demiştiri hatırlatıp;
Özümüze dönmeliyiz, kendi kültürümüze dönmeliyiz, evimize dönmeliyiz… Yani günümüzde yüz yıllık ekşi mayadan ekmek yapılıyorsa, mevsimine göre taze meyve ve sebze tüketiliyorsa, aile besiciliği veya kümes hayvancılığı yapılıyorsa, aynı gün tutulup öncesinde tavada duyularımızla deneyimleyip damaklarımızda lezzeti ile mutluluğa ulaştırın deniz ürünlerimiz varsa vs. Gerekiyorsa köyümüze dönmeliyiz…
Tümden içerisinde bulunduğumuz teknolojinin veya gıda endüstrisinin sahtekârlıkları ile algımızda iştahla meydana getirdiği beslenme alışkanlıklarımızın tümden olumsuzluğunu değiştirip, sil baştan yapıp, kalan tüm kaynak değerlerimizi sahiplenip yeniden inşa etmek üzere evet köyümüze dönmeliyiz… Yoksa gelecekte onlardan da mahrum kalacağız. Belki de yaşlılığımızı görmeden hepimiz ölüp gideceğiz… En önemlisi dünya ya bedel gücümüzü kaybettirecekler…
- Okurlarımıza iletmek istedikleriniz. Gastronomi, Türk mutfağı, Türk mutfak sanatı, hakkında söylemek istedikleriniz varsa rica ederim.
Hem de çok şey! Yaşadıkça evet yaşlanıyoruz! Ömür nasibi olanlarda yaşlılığın kaçınılmazı ile de kucaklaşıyor; eğlenceli ve duygusu da bence harika. Anladığım kadarı ile… Hayır demeyiniz! Çünkü yaşlılığımız da ölümün korkusunu duygularımızla beslemediğimiz sürece, kendimizi yalnızlığa mahkûm edip, depresyon ile ruhsal ve bedensel yaşam kalitemizi düşürmeyip, aksi yükseltmeyi başardığımızda en sağlıklı seviye ile inanın ki yaşlılığın keyfini sereceğimizin umudunu taşımaktayım. Çevremizde akıl ve ruh sağlığı bozulmuş olanlara rağmen. İnanın ki hiç şüpheniz olmasın. Tabi ki ben söylemiyorum. Kapsamlı araştırma neticesinde Gerentoloji bilimi söylüyor.
Gerentoloji, evet insan geleceğinin dolayısıyla gelecekte en ihtiyaç duyulacak en önemli bilim dalı. Neden mi? Yaşlı nüfus oranı gıda güvenliği ve etiğinin alçaklar tarafından hiç edildiği bugünün Dünyasında buna rağmen gün be gün toplam nüfus oranında farklı etmenlerle de artması dolayısıyla biz yaşlanan veya yaşlı yetişkinlere yönelik olarak yaşam boyu süren yaşlanma sürecinin bilimsel olarak biçimlendiren disiplin olmasıdır. Gerontoloji disiplini yaşlanmanın biyolojisi, geriatri, sosyal gerontoloji (sosyo gerontoloji) ve gerohijyene bölünmüş olan, kapsamlı ve karmaşık bir sosyal-biyolojik disiplindir; antropoloji, biyoloji, biyokimya, ekonomi, tarih, tıp, hemşirelik, psikoloji, sosyal çalışma/ sosyal hizmetler ve sosyoloji gibi çok sayıda disiplini içinde barındıran çok disiplinli bilimsel çalışma yapısıyla da bir ana bilim dalıdır. Tüm bunlar benim uzmanlık alanım değil.
Yaşlılığa erişen her insanın geçmişi ve geleceği ile yaşlılığının projelendirmesine esas; yetkinliğim olan bölgesel veya yöresel Türk Halk Mutfağı kültürünün, gerçekleşmiş bilimsel çalışmaların, sağlıklı ve dengeli beslenme ile sosyo-kültürel yaşamımızda ki gün hareket ve egzersizle bütünleşen yapısının bilgisinde olalım yeter.
Tüm Türkiye Cumhuriyeti halkımı sevgiyle kucaklıyorum… Selamlarımı saygılarımı tüm kalbi muhabbetlerim ile iletiyorum…
Vesile olan siz yayın ekibinize böylesi ilgili, nezaketli ki en önemlisi beni bana yüksek iltifatınızın değerinde tüm bugüne kadar gerçekleştirdiğim çalışmalarımın farkında bile bulunmadığım hatta düşünmediğim “Sosyal duvarlarınız bir turizm ansiklopedisi“ denmiş olması…
İnanın ki Meryem AKTAŞ Hanımefendi bir insan ancak sevgiyle kucaklanarak bilginin ve emeğin değerinde böylesi ancak ihya edilebilir… Üzerimdeki üç günlük emeğinizi helal ediniz…
Röportajın 1. bölümünü buradan okuyabilirsiniz: Berfend Ber: Ölçümleyiniz, ölçümleyiniz ki dersler çıkartalım…!
Röportajın 2.bölümünü buradan okuyabilirsiniz: Türk mutfak sanatı uzman ellerde mi?
Berfend Ber Bey’e başarılı çalışmalarının devamı dileği ve teşekkürlerimle..
Hazırlayan: Meryem AKTAŞ